TSK, FETÖ VE SİYASET

Askeri darbeler; her zaman ülkemizde demokrasiyi kesintiye uğratmış ve her kesime büyük acılar yaşatmış faşist bir vakadır.

Darbelere zemininin hazırlanması da ayrıca düşünülmesi gereken bir durumdur.

Türkiye’de; demokrasinin , özgürlüklerin ve  toplumsal hayatın altüst olmasına neden olan en önemli darbe 1980 Askeri Darbesidir. Bu darbe; bu günün şartlarının oluşmasına, ordu içindeki sistemin yavaş yavaş bozulmasına, toplumsal kopuşların ve ayrışmaların büyümesine  zemin  hazırlamıştır.

1980 yılından sonra askeri okullarda, mülkiyede, polis teşkilatında, kamu kurum ve kuruluşlarında;  tabandan yapılanmaya başlayan FETÖ örgütlenmesi,  kendini hisssetirmeden,  büyüyerek geliştiği bu gün herkesimin malumu ki;  iki gündür, kamu kurum ve kuruluşlarında görevden alınan ve tutuklanan personel sayısı bunu gösteriyor.

1982 yılında askeri okula girdiğim dönemden itibaren yakından takip ettiğim bu yapılanmanın; özellikle İstanbul ve İzmir bölgesindeki askeri okullarda sessiz ve derinden yapılaşmalarını dikkatle izlemeye çalıştım. Hatta 1983 yılında alt devremiz olan bir arkadaşımın bu evlerden birine gittiğini öğrendiğim de kendisinin  bu yoldan dönmesi için büyük çaba gösterdim ve o yapılanmadan kurtulmasını sağladım.

1986 yılında Nokta dergisinde yayınlanan haberle bu yapılanmaya dikkat çekilmişti. 1997 yılında FETÖ yapılanması ile ilgili televizyonlarda yayınlanan haberlerde Fettullah Gülen’in “Kendinizi deşifre etmeyeceksiniz, Mülkiyeye ve devlet kurumlarında önemli noktalarda kendinizi muhafaza edeceksiniz.” beyanatları günlerce yayınlandı.

Ordu, yargı, emniyet ve kamu kuruluşları  içindeki yapılanmanın tespit edilmesinin çok zor olduğu bu örgüt, hiyerarşik yapısını kendi bünyesi içinde bile deşifre etmekten imtina ettiği bu gün daha net görülebiliyor.

Hanefi Avcı’nın Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını okuduğunuzda bu örgütün ne kadar derin bir organizasyona sahip olduğunu görebilmek mümkün.

Komuta kademesi her yıl Askeri Şura Kararları ile 25-30 general/amiralin değişmesiyle yenileniyor. Bunun üstüne bir de; BALYOZ, ERGENEKON ve CASUSLUK kumpas davaları sonrasında anormal şekilde değişiklikler hasıl oldu. 1980 yılında askeri okula girmiş olan tüm kurmay subaylar, general/amirallik seviyesine geldiler. 2001 yılında tuğgeneral/tuğamiral olan bir subay 2017 yılında orgenerallikten emekli oluyor. Kuvvet Komutanı veya Genelkurmay Başkanı olursa 2-6 yıl uzuyor. Yani 16 yıl içinde komuta kademesi yaklaşık % 90 değişmiş oluyor. Bugün basının söylediğine göre yaklaşık 110-120 general/amiralin gözaltına alındığı veya tutuklandığı yayınlanıyor. 320-330 civarında general/amiral olduğununa göre üçte biri şu ana kadar görevinden uzaklaştırılmış. Bir kurumun yapısı ile bu kadar oynanırsa sonuç mutlaka kaostur. Durum öyle vahim görünüyor ki; 3000’ne yakın hakim ve savcı, 8000 civarında polis ve onbinlerce kamu görevlisi görevden uzaklaştırılmış durumda bu sayı daha da artacaktır.

Bugün yaşadığımız bu alçak girişim ile ilgili bir çok değerlendirme hatta komplo teorileri üretilebilir. Ancak; bunların hiç bir önemi yok. Önemli olan yıllardır Ülkenin DNA’sı ile bu kadar çok oynanılırsa, bugün ki bu karanlık ortamın yaşanacağı çok aşikardı.

Ancak; bu kadar saçma sapan bir darbe girişiminin arkasındaki soru işaretlerinin de saklı tutulmasında fayda var.

Ayrıca; tüm siyasilerin, ülke içerisinde bugünkü hassas durumdan fırsat sağlayacak provakatörlerin yeni çatışmalar yaratılabileceği söylemlerden uzak durmaları gerekmektedir.

Darbeler hiç birşeye çare değildir, darbeler her zaman yeni acılar ve faşizm yaratır. Ama en önemlisi siyasetçilerin ülkemiz darbe tarihini iyi anlaması ve buna zemin hazırlayacak siyasi faaliyetlerden uzak durması gerekmektedir.

Bu hassas dönemde tüm vatandaşların itidalli ve sakin bir şekilde meydanları kolluk kuvvetlerine bırakarak, provakasyonlardan uzak durması ve yeni acılı olaylara mahal vermemeleri çok önemlidir.