Savaş ve faşizm…

Bazı tarihler önemini hiç yitirmez. Koşullar değişebilir, o tarihi önemsiz gibi gösterenlerin sayısı artabilir, hatırlayanların sayısı azalabilir ama bu durum o tarihin önemini ortadan kaldırmaz. Avrupa takvimine göre 8 Mayıs, Rusya takvimine göre 9 Mayıs böyle bir tarihtir.

Bugün sınırlı sayıda insan biliyor olsa da, solun güçlü, devrimcilerin etkin olduğu dönemlerde yaşayanların ezbere bildiği meşhur bir fotoğraf vardır… Yer Berlin’deki Alman Parlamentosu Reichstag’ın çatısıdır. Reichstag, savaşın ağır yükü altındaki Berlin gibi yıkık-döküktür. Buna rağmen görkemlidir. Hitler’in iktidara geldiği 1933’den sonra Reichstag, yalnızca Nazi savaş kararlarına uygun politikaları planlamak ve propaganda amaçlı kullanılmıştır. Bu açıdan da çok önemli bir binadır. İşte fotoğraf bu binanın tepesini yansıtan bir fotoğraftır: Bir Kızıl Ordu askeri orak-çekiçli Kızıl Bayrak'ı oraya dikmektedir. Arka planda ise Berlin vardır… Tarih 2 Mayıs 1945’tir!

* * *

Ein Volk, ein Reich, ein Führer, yani “tek halk, tek imparatorluk, tek lider!”

 

Hitler Almanya’sı 1939’da Polonya’yı “kolayca” işgal eder, sonra Fransa saldırısı başlar, Hitler orduları güneye iner.  Adı “savunma gücü” olsa da tam anlamıyla bir saldırı gücü olan Werhmacht “başarıdan başarıya” koşmaktadır. Güçlü Almanya’nın sunacağı iş ve refah hayali milyonları Hitler'in peşinden sürükler... Sıra artık asıl hamleye, yani Sovyetleri dize getirmeye gelmiştir… Sovyetler Birliği’ne yönelik Barbarasso Harekâtı başladığında Hitler'in Propaganda Bakanı Goebels Alman halkına “savaş bir yıl sonra bitecek” mesajını verir. Zira, Alman Ordusu Moskova önlerine kadar gelmiştir. Ancak işler hiç de Goebels’in düşündüğü gibi gitmez. Stalin önderliğindeki Kızıl Ordu müthiş bir direniş örneği sergiler ve süreç Almanların aleyhine dönmeye başlar. Sonra Sovyetlerin karşı saldırısı başlar... Kızıl Ordu 1 Mayıs’ı Berlin’de kutlama hedefine ulaşamasa da 2 Mayıs’ta Berlin’e girer ve Kızıl Bayrağı Reichstag’a diker! Hitler intihar eder, Almanya da resmi olarak 8 Mayıs 1945’te teslim olur, böylece İkinci Dünya Savaşı da bitmiş olur. Avrupa’da 8 Mayıs, Sovyetler’de 9 Mayıs olarak kabul edilen bu tarih işte o günden sonra “Batı”da “Avrupa Zafer Günü”, sosyalist ülkelerde ise “Faşizme Karşı Zafer Günü” olarak kutlanılmaya başlanır…

 

* *

*

Faşizmin, savaş ve katliam anlamına geldiği değişmese de, 1989’da sosyalist sistemin yenilmesinden sonra bu kutlamalar önemli ölçüde unutulur. Faşizmle özdeşleşen savaş ve katliam gibi kavramlar da yumuşatılmaya… Çünkü dünya artık “tek kutuplu” bir dünyadır. Üstelik, Stalin’in 9 Mayıs 1945’de "Yoldaşlar! Kadın ve Erkek Yurttaşlar” diye başladığı konuşmasında vurguladığı “bundan böyle halkların özgürlüğünün yüce sancağı ve halklar arasında barış Avrupa üzerinde dalgalanacaktır” sözlerinin de hiç hükmü kalmamıştır…

İki gün önce, faşizmin askeri olarak yenilgisinin üzerinden tam 68 yıl geçmiş oldu. Almanya’da 8’i Türk, 10 kişinin öldürülmesi ile ilgili ortaya çıkan çarpıcı gerçeklerden bir kez daha anlıyoruz ki, askeri yenilgilere rağmen faşizm kendi kökleriyle bağını ve “Ein Volk, ein Reich, ein Führer” hayalini ısrarla koruyor. Avrupa’da esen ekonomik kriz üstelik bu bağı oldukça güçlendiriyor da…

Arkadaşımız Recai Aksu’nun dünkü “Amaç Türkleri kovmak” başlıklı haberi bunu açıkça doğruluyordu. 6 Mayıs’ta Münih’te başlayan Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) davasında Aksu’nun yayınladığı iddianamede görüyoruz ki, Alman ırkını korumak, temiz Alman halkı yaratmak ve bu amaçla devleti ve toplumu değiştirmek için faşizmin tercihi bugün de “kelimeler yerine eylemdir!”

Dün faşizmi yenen sosyalizm, felsefi olarak yenilmemiş ve “komünizm ütopyası” bir yerlerde bütün haşmetiyle bekliyor olsa da, reel sosyalizmin yenilgisinin üzerinde yükselen Yeni Dünya Düzeni Almanya’da yeni faşist akımları tetiklerken, bizim coğrafyamızda bu işi daha da kolay yapıyor, mezhep temelli yeni düşmanlıklar geliştiriyor. 68 yıl sonra, “tek lider” peşinde, savaş ve faşizm aynı madalyonun iki ayrı yüzü olmaya maalesef devam ediyor!