ÖZÜ SÖZÜ BİR OLMAK

İnsanlar, Köşkler, Saraylar içinde,


İnsanlar, İnler, Mağaralar içinde,

İnsanlar Gaflet içinde.

Kıskançlık, Kin, Nefret hepsi insanın içinde.

 

Ey güzel insan; Yaratanı sev, Doğayı sev, İnsanı sev, bütün canlıları sev, kuşu sev, kurdu sev, börtü böceği sev, bütün âlemi sev.  Sevmeye kendinden başla, kendine saygısı olmayanın başkasından sevgi, saygı beklemeye hakkı da yoktur. Olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Emek ve insan en yüce değerdir. İnsanı sev, halkı sev halktan kopuk olursan dalsız kalırsın dalsız yaprak olursun kurursun yere düşersin. Üstüne basarlar, ufalır tozlaşırsın. Kaybolur gidersin, unutulursun.

 

Halkın içinde çaresizlikleri, yoklukları, yoksullukları görüyor ve bire bir yaşıyoruz.

Asıl olan insanın yaşama kattığı anlamdır. Zengin bir yaşam beklemek yerine, yaşamını zenginleştirmek esastır. Birlikte olduğun insanların sana değer vermesi, senin gittiğin yere bir anlam katman senin değer katmaya uğraşmanla olur.

Yaşam sürekli eylem, seçim ve değerlendirme olduğuna göre doğru kararlarla yaşamınızın değerinin farkında olarak her günü bir armağan gibi yaşamak yaşamınıza anlam katar ve bu uğurda yorulmadan, yılmadan onurluca mücadele edersiniz.

 

İnsan zekâsı bilgidir. Bilgi ve zekânın farkı ve tarifi tabi ki toplumdan topluma, zamandan zamana değişime uğruyor. Birazda egemen değer yargılarına göre belirleniyor. İnsanın içinde yaşadığı toplum ile değer yargılarının uyuşmaması, zekâ tanımın farklı olması son derece rahatsız edici bir durumdur.

 “Özü Sözü Bir Olmak” deyişi kişinin değerleri ve davranışları arasında bir çelişki olmadığını gösterir. Değer ve davranışlar yaşama yansır. Kabul gören değerler, aslında bireyinde kabul ettiği ilkeler olmalıdır.

 

“İnsanın Değeri” dediğimizde, Tür olarak insanın başka varlıklar arasındaki özel durumu, aklımıza gelir. Dünyaya gelen her kişinin yaşama, beslenme, eğitim görme hakkı ve dokunulmazlığı, yani Evrensel İnsan Hakları adı altında toplanan haklar, İnsanın değerini dile getirir. Değer yargıları topluluktan topluluğa değişim gösterebilir. Aynı topluluk içerisinde bile zaman içerisinde değer yargıları değişebilir. Yasaklanan davranışların zaman sürecinde teşvik edilen davranışlar haline geldiğini de gördüğümüz olur.

 

Dolayısıyla ahlak dediğimiz olgu karşımıza hep çeşitli olarak çıkar. Bu çeşitli ahlakları oluşturan değer yargıları, kişilerin eylemleri değerlendirilirken ölçüt olarak gözlemlenir.

 

Zekâyı delilik olarak niteleyenler asıl delilerdir. Zekâ ve bilgi konusunda herkes kendi ölçüsünü oluşturmaktadır.

Erdemli olmak Irk’ta veya Soy’da değil, akıl ve edeptedir. Soyluluğun en iyisi, güzel huy ve sağlam terbiyededir. Bir insan da huy abdesti yok ise su abdesti nafiledir.

 

İşte geldik gidiyoruz, yaşamın neresindeyiz? Diye sorgulamak ve pişmanlık duymak yerine, bilgi ve zekâmızla, onurlu yaşama tutunalım.

Yaşamda önemli olan varlıklı veya yoksul, uzun ya da kısa yaşamış olmak esas değildir.

Önemli olan yaşamımızda yaşamı ne kadar içimize sindirebilmiş olmamızdır.

Gerçek; Özü Sözü Bir Olmaktır, Olduğun Gibi Görünmektir.

 

Yorgun Demokrat

Şükrü Boyraz