KIZILBAŞLIK, ALEVİLİK VE SOL

Avrupa’da 18. ve 19. yy.da gelişen modernleşmeyle yeniden tanımlanan ve yeni doğan kimliklerin bu topraklardaki somut etkileri ancak 19. yy.ın üçüncü çeyreğinde görülmeye başlamıştır. Osmanlı topraklarında ise kurucu ana unsur olan Kızılbaşlık kavramının Alevilik’e evrilmesi, bu topraklardaki modernleşme arayışlarının en önemli sancılarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte bundan ötürü Alevilik, Kızılbaşlık’ın Batılılaşması -sekülerleşmesi olarak da tanımlanır. Yani Kızılbaşlık kavramı modernleşme arayışlarının sonunda Alevilik’e dönüşmüştür. Aslında Alevilik, 19.yy. itibarıyla bu topraklarda oluşacak olan yeni rejimde (yani saltanattan cumhuriyete geçişte) yüzyıllar boyunca muhalif olan, dışlanan, dağlara sürülen, katledilen Kızılbaş kesiminin kendisine yer bulma çabasıdır. 
Yeni rejimde (meşrutiyet)  belirleyici olan Jön Türkler, Kızılbaş kavramı yerine Alevi kavramını benimseyerek Kızılbaş ile Sünnileri seküler temelli milliyetçilik ideolojisiyle daha rahat birleştirilebileceklerini düşünmüşlerdir. Bundan ötürü bu yeni kavramın gerek Kızılbaşlarca gerekse yeni rejim taraftarlarınca benimsenmesi pek de zor olmamıştır. Alevîlik’in geçmişten bugüne iktidar tarafından muhalefet  merkezli bir yapı olarak algılanmasından kaynaklı olarak Alevilerinde kendilerini merkeze göre konumlandırmaları bu süreçte “Kızılbaş” adının terk edilerek “Alevi” adının benimsenmesi de bu algının  en temel göstergesidir. 
Dünyanın her yerinde olduğu gibi bu topraklarda da sizi, siz değil iktidar ya da iktidar odaklı anlayış tanımlar. Bundan ötürü her dönem oluşan iktidar yapılarına göre Alevilik hep yeniden tanımlanmaya çalışılmıştır. Cumhuriyetle doruğa çıkan modernleşmeyle Aleviler yeniden pozisyon almak zorunda kalmışlardır. Bu dönemde Aleviler, Sünni egemenliği ve teokratik düzene karşı seküler nitelikteki Kemalist rejimle hareket etmişlerdir. Kemalist dönemin ardından Aleviler, iktidara gelen sağ hükümetlerce rakip olarak görülmüş, tehdit olarak algılanmışlardır. Bu durum, kaçınılmaz olarak Alevilerin demokratik  ve seküler  niteliğe sahip ve kendi doğasına da yakın “sol”la  hareket etmesini sağlamıştır.
Her ne kadar iktidar gözüyle bakanlar, Alevileri katiline aşık olmakla suçlayıp CHP’yi Dersim katliamında hedef olarak göstermeye çalışsalar da tarih deşildiğinde (CHP’nin bu olaydaki rolünü başka bir yazıda yazma hakkımı saklı tutarak) aslında bunun altında kendi katliamlarını gizlemeye çalıştıkları görülecektir. İktidar özellikle Dersim katliamıyla Alevileri CHP’ye karşı kışkırtmaya çalışsalar da Aleviler şu gerçeği de çok iyi bilmektedirler:  “Dersim kırılırken herkes oradaydı.” Dolayısıyla sağ siyasi iktidar hiç hedef saptırmaya çalışmasın, çünkü Aleviler kendilerini katledenleri sadece Dersim’den tanımıyor.
             Aleviler, Maraş’ta, Sivas’ta, Çorum’da, Gazi’de, Gezi’de kimlerin “destanlar yazdığını,” 
Kimlerin köylerine camiyi işgal sembolü olarak yaptırdığını,
Kimlerin Alevilerin gözlerinin içine baka baka Alevi katliamlarını yapanların isimlerini 3.  köprüye koyduğunu,
Kimlerin çocuklarına zorla Sünni mezhebin dini inancını ders olarak dayattıklarını,
Kimlerin Sivas’ın, Maraş’ın katillerini baş tacı yapıp milletvekili yaptıklarını,
Kimlerin Alevi çocuklarını işkencelerden geçirdiğini, 
Kimlerin çocuklarına zorla Sünni mezhep okulları olan imam hatipleri dayatmaya çalıştığını,
Kimlerin inançlarını zındık, sapkın gördüklerini, 
Kimlerin Alevilerin katli vaciptir fetvalarına itibar ettiklerini çok iyi bilirler. vs. vs. vs. saymakla bitiremeyeceğimiz zulümler, işkenceler ve katliamlar…
Alevilerin kendilerini daha çok “sol”a yakın bulmasının nedeni  en azından saydığımız bu dayatmaların ve faşizanlıkların “sol”da olmamasıdır.
Sonuç olarak “sağ siyasi gelenek” Alevileri “Kızılbaş”  olarak görürken, “sol siyasi gelenek” Alevilere kendileri olma fırsatı tanıdığı içindir ki Aleviler, birkaç “Alevi-İslam pazarlamacısı” dışında, sol vicdanla hareket ederler.  “Sol” bu topraklarda katliamlara çanak tutmamıştır, çalmamıştır, yolsuzlukları olmadığı gibi bu yolsuzluklarını hırsızlık mertebesinden çıkarma gayretine  girmemiştir. En basitinden insanı merkez alan, hak yemeyen, “bir lokma bir hırka” ile yetinen Aleviler için bu basit yeterlilikler dahi Alevilerin solcu olmasına yeter de artar bile. 
Bu yazdıklarıma kızanlara bir soru:  Siz Alevi olsaydınız sağcı olmak için gerekçeleriniz ne olurdu?
            Hakkı TUNÇ
              tunchakki@gmail.com