GÜNDEM

''İstanbul Barosu Anayasal Yıkım Karşısında Sessiz Kalamaz''

İstanbul Barosu başkanlığına aday olan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, iktidarın AYM kararını çiğneyerek TİP Milletvekili Can Atalay'ı hala tutuklu bulundurmasına tepki gösterdi. Kaboğlu, "Mahkeme kararına uymamak ve suç duyurusunda bulunmak ödüllendirildi. İstanbul Barosu bu anayasal yıkım karşısında sessiz kalamaz" dedi.

 İstanbul Barosu başkanlığına aday olan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, iktidarın AYM kararını çiğneyerek TİP Milletvekili Can Atalay'ı hala tutuklu bulundurmasına tepki gösterdi. Kaboğlu, "Mahkeme kararına uymamak ve suç duyurusunda bulunmak ödüllendirildi. İstanbul Barosu bu anayasal yıkım karşısında sessiz kalamaz" dedi.

Yeni adli yıl, bugün Yargıtay’da düzenlenecek törenle başlıyor. Yargıda yine yoğun bir mesai söz konusuyken, İstanbul Barosu başkanlığına aday olduğunu açıklayan Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, TİP'in tutuklu milletvekili Can Atalay’ın durumu hakkında açıklamalar yaptı. Kaboğlu, Atalay’ın Anayasa Mahkemesi'nin aksi yöndeki kararına rağmen hala tutuklu bulunmasının anayasal bir sorun olduğunu vurguladı.

'MAHKEME KARARINA UYMAMAK ÖDÜLLENDİRİLDİ'

Evrensel'den Şerif Karataş'a konuşan Kaboğlu, Atalay'ın tutukluluk süreciyle ilgili şöyle konuştu:

"27 Ekim 2023’te Resmi  Gazete’de yayımlanan AYM kararından ağustos sonuna kadar geçen 10 aylık dönem dünya anayasa hukuku ve anayasa yargısı tarihinde rastlanılması olası olmayan olaylar zincirini getirdi. Bunda üç önemli halka var. Birinci halkada adli yargı, 'Ben AYM kararına uymuyorum' dedi. İkincisi, 'Bu kararı verenlere karşı suç duyurusunda da bulunuyorum' dedi. Üçüncüsü ise, bunları yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesi Başkanının Yargıtay Başsavcılığına atanması. Mahkeme kararına uymamak ve suç duyurusunda bulunmak ödüllendirildi.

'BU DURUMA AFRİKA DEVLETİNDE BİLE RASTLAMAZSINIZ'

Bu üç aşamalı halkada, devletin temel işlevlerine denk düşen üç organ da devrede. Yargı 'Ben uymuyorum' dedi, yasama 'Ben de Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum' dedi. Yargının hukuken doğmamış kararını, Meclise okuttu. Yürütme 'Ben o kişiyi başsavcılığa atıyorum' dedi. Böylece cumhuriyetin üç organı, 'Anayasa’ya aykırı kolektif işlemler' dizisi yaratmış oldu!

Bu Anayasa dışı durum, Türkiye'nin Osmanlı devleti dahil olmak üzere bugüne değin katettiği birikimle taban tabana zıt. Böyle bir uygulamaya Avrupa'da kesinlikle tanık olunamayacağı gibi, bir Asya Güney Amerika veya Afrika devletinde de rastlanılması kolay değil. Böylece son 10 ay şöyle özetlenebilir: Anayasal düzeni ilga girişimi.

'YARGI DARBESİ YAPANLAR YENİ ANAYASA ISRARINDA'

AYM’nin iptal kararına karşın AKP-MHP o dönem ikinci kez yasa çıkardı. Can Atalay kararına uymamakla, Anayasa Mahkemesinin Ahlat iptal kararına uymamak arasında nitelik farkı yok. Şimdi Malazgirt'e gidiliyor, bininci yıl gibi hamasi söylemler... Cumhuriyetin yüzüncü yılı yok ortalıkta. Anayasal düzen karşıtlığı bir vekilin mahpus tutulmasıyla sınırlı değil, Türkiye'nin yağmalanması sürecini kapsamını alan bir yıkım sürecidir.

AYM kararlarının tanınmadığı, üstüne kapatılmasının talep edildiği süreç devam ederken iktidar cephesinden her fırsatta yeni anayasa açıklamaları geliyor. Anayasızlaştırma, yargı darbesi olarak adlandırılan süreç derinleşirken, AKP-MHP blokunun yeni anayasa ısrarının altında ne yatıyor, nasıl bir anayasa tahayyül ediliyor?

'HÜKÜMETSİZ TÜRKİYE YÖNETİLEMEZ'

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kullanımı bir bilgi kirliliğidir. Sivil anayasa kullanımı bir bilgi kirliliğidir. Öncelikle bilgi kirliliğini aşmamız gerekiyor. Anayasal dezenformasyon, resmen yanlış anayasal bilgi yayılması söz konusu. İki, yürürlükteki Anayasa’ya saygı göstermiyorsunuz. Üç, anayasal hedefi koymuyorsunuz. Eğer “Meclise önce sorumlu bir hükümet ihdas edeceğiz” diyorsanız o zaman gelin oturalım. Anayasal bilgi kirliliğini kaldıralım, yürürlükteki Anayasa’ya saygı gösterelim. Anayasa değişikliği ile özü itibarıyla demokratik bir yönetim öngörelim. Hükümetsiz Türkiye yönetilemez.

İstanbul Barosu bu anayasal yıkım karşısında sessiz kalamaz. İstanbul Barosu hukuku, Anayasa’yı sahiplenebilmeli ve savunmalı."