İktidar alternatifi bir blok olabilir mi?

Orta yerde duran ve çözülmediğinde daha büyük bir tehlike olmaya aday devasa bir sorun var. Herkes bunu biliyor ama “meleklerin cinsiyetini” tartışmak herkese daha cazip geliyor. Oysa, tartışmalar gösteriyor ki;  İmralı tutanakların kimin tarafından sızdırıldığının hiçbir önemi yok.

Çarşamba günü yazdım; Demokrasi olmadan hiçbir sorun çözülemez. Çözüm için ise, AKP ve BDP dışında, etnik ve dini tercihlerden uzak “üçüncü bir güç” yaratmak gerekiyor. Bu gücü yaratmanın yolu ise, hem etnik hem de dinsel kimlikleri devletin kurumsal yapısının ve doğal olarak da yazılı kaynaklarının dışına taşımayı kabullenmekten geçiyor.  Bunun için ise…

1)İktidarın söyledikleri üzerinden yürüyen ve sonuç alma şansımız olmayan anlamsız bir polemik süreci hemen geride bırakılmalı.

2)Siyaset ne kadar bir yönetme sanatıysa, aynı şekilde de bir risk alma “sanatıdır.” Risk almadan, kendi çözüm önerilerimizi söylemeden, yalnızca mevcudu eleştirerek yol alınamadığı, “iktidar blokunda” yaşanan çatışmaları bile derinleştirme özelliği taşımadığını, tersine bu yöntemin AKP’yi güçlendirdiği yaşayarak görüyoruz. AKP’nin, kendisi gibi düşünmeyenlere yönelik sınır tanımayan saldırgan tavrı buradan kaynaklanıyor. AKP için asker olmuş, işçi olmuş, yazar-çizer olmuş, gazeteci olmuş hiç fark etmiyor. Önemli olan kimin nerede durduğu: AKP’nin yanında mı, AKP’nin karşısında mı?

3)Bundan dolayı aslolan risk üstlenerek, CHP başta olmak üzere “iktidar karşıtı blokun” bir bütün olarak kendi çözüm önerilerini kamuoyu önüne çıkıp açıkça söylemesi zorunludur. Öcalan ne istediğini açıkladı. Erdoğan’ın ne istediğini açıklaması neyi değiştirecek? Bunca yaşanandan sonra AKP’nin ne istediği yeterince bilinmiyor mu?

4)“Blokların” toplumu ayrıştırmaya ve kutuplaştırmaya iteceği tezine itibar etmeden “iktidar bloku” karşısında onun panzehiri olacak “iktidar alternatifi bir blok” yaratmak gerekiyor! Çünkü, gücü ancak bir başka güç dengeler! Güçler savaşında Türkiye’de orantısız bir güç kullanımı var. İktidar blokunun karşısında Kürt hareketi hariç, kayda değer bir alternatif blok yok. Türkiye demokrasi güçlerinin sorunu işte tam da bu! Eğer güçler arasında bir denge varsa, işte o zaman uzlaşma olur. Güçlerin eşit ya da bir birine yakın olduğu zamanlarda yaratılacak uzlaşma da, tek başına hiçbir tarafı tatmin etmez. İşte o zaman herkes adımını dikkatli atar. İşte o zaman demokrasinin ve eşitliğin ne kadar yaşanabilir olduğu görülür. Güçler eşit olmadığında AKP gibi basıp gidersin! Nitekim, Kürt hareketinin tepki de toplasa bu ölçüde “muhatap” alınmasındaki asıl sihir de güç olmasında yatmıyor mu? Evet, muhatap alınmanın en önemli kriteri güç olmak. Bu ülkede Kürt hareketi 3 milyon oy alıyor. Siyasi iktidarın bütün numaralarına rağmen, okuma yazması olmayan adama bile seçmen pusulasında iple ölçtürerek oy kullandırıyor! Bu gerçeği görmeden söyleyeceğimiz her şey boş… Tabi bu gerçeğin yanında, görmemiz gereken bir başka gerçek daha var: O da bu ülkede yaşanan ikili iktidar gerçeğidir. Bunu görmek için ise inanın uzun uzun siyasi tahlile de ihtiyaç yok.Diyarbakır'da uçaktan indiğinizden itibaren  bir başka iktidarı hemen havaalanından çıkar çıkmaz hissediyorsunuz. Orada ne BDP, ne AKP, ne de CHP var. Sokakta bu isimler telaffuz bile edilmiyor. Nereye giderseniz gidin her yerde “parti” ismi ortak bir isme dönüşmüş durumda. Bu tespite inanmayanların ya da çok derin tahlil yapanların, tahlillerine ara verip, gerçeği ve gücü kendi gözleriyle görmek için Şırnak’a, Hakkari’ye kadar gitmelerine de gerek yok, Diyarbakır’a gitmeleri yeter!

5)İktidar karşıtı bütün güçlerin yan yana gelebilmeleri için olmazsa olmazları ise, “etnik ve dinsel kimlikler” arasında eşitliği peşinen kabul etmesi, “yeni Türkiye”nin ise etnik ve dini kimliklerin dışında şekilleneceğini söyleyebilmesi gerekiyor.

Aslında bunlar, iktidar dışı çevrelerde, sokakta, mecliste, çeşitli etkinliklerde konuşulan, tartışılanlar  konular. Ancak asıl aktörler, ya da bu konuda doğrudan rol alması gereken güçler bu bilinenleri bilmiyormuş gibi davranıyor. Sıkıntı burada.

Kılıçdaroğlu’nun dünkü grup konuşmasında söylediği önemli bir cümle vardı. CHP bunu ne kadar uyguluyor bilinmez ama söyledikleri doğruydu. Üstelik yalnızca gazeteciler için değil; Bu sitemin değişmesini isteyen, eşitlik, adalet ve özgürlük talebi olan herkes için geçerliydi: ''Gazetecilerin işlerine son verin diyorlar. Tüm gazeteci arkadaşlarıma sesleniyorum. Tüm darbelerde direndiniz AKP darbesinde de direnin. Yürekli olun ve direnmeye devam edin.”