İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KENTLER- II

İklim değişikliğinin etkilerini hızlı ve şiddetli bir şekilde yaşamaktayız. Dünyamızdaki tüm ekosistemler tehdit altında, insan medeniyetinin geleceği konusunda ciddi şüpheler var. Bu yaşadığımız süreç, Dünya’nın daha önce yaşadığı 5 Buzul Çağı ve 5 yokoluştan daha farklı. Fark nerede? Bu sefer iklim değişikliğinin sebebi, Dünya’nın kendi döngüleri değil insan eylemlerinin sonucu olması. Ayrıca, doğal olarak gerçekleşen iklim değişikliği çok uzun zaman dilimlerinde olurken, insan kaynaklı olan iklim değişikliği son yüzyılda 1 derece Dünya’nın sıcaklığını arttırdı, önümüzdeki yüzyılda ise 1,5 derece ile 8 derece arasında daha arttırabileceği öngörülmekte. Tüm canlıların bu hıza, bu hızlı değişime uyum sağlaması zor hatta mümkün değil. Tüm ekosistemler bu yüzden tehdit altında.  

Kentler ise, iklim değişikliğinin kaynağı ve mağduru olarak tanımlanıyorlar. Günlük hayatlarımızda artık fark edilen gözle görülen iklim değişikliğinin etkileri kentlerde ciddi yıkımlara yol açıyor. 

• Yaz ayları boyunca olan aşırı yağışların kentlerde etkisi seller ve taşkınlar oldu. Kayıplarımız var. Can kayıplarımız var. Maddi olarak dönülemez noktada olan kayıplarımız var. Sokaklarımız, dükkânlarımız, evlerimizin çamura ve suya gömüldü.

•  Son olarak Ankara’da görülen kum fırtınası ile çok çok korktuk. 

• Sıcak hava dalgaları, kentlerde kronik hastaları ve yaşlıları etkiliyor, ölümler oluyor.

• Yıllardır bildiğimiz başka bir geçek ise, kuraklık yüzünde suyumuz tehlikede. 

•  Bu durumda tarım ürünlerimiz tehlikede, gıdamız tehlikede. 

• Orman yangınları ise kalbimizi acıtan kahreden başka bir yerde duruyor. 

• Öte yandan, corona pandemisi ile salgın hastalıkların önümüzdeki süreçte de devam edebileceği, iklim değişikliği ile halk sağlığı üzerine ciddi bir uyarı olduğunu gördük.

Tüm bunlar toplanınca zaten adaletsiz olan bu sistemde, kırılgan gruplar diye tanımlanan ama aslında toplumun en zayıfı olan herşeyden en çok etkilenecek olan kadınlar, çocuklar, engelliler, yaşılar, mülteciler ve kent yoksullar, sokakta her gün karşılaştıklarımız, ve kendimizin da şimdi değilse de ileride dahil olacağı bu guruba ait adaletsizlik ve eşitsizlik büyüyor.

İklim adaleti eşittir sosyal adalet diyoruz gençlerle beraber.

Umut eyleme gerçersek var…

Jamie Margolin 18 yaşında bir iklim aktivisti. O da Greta gibi 15 yaşında bir arkadaşıyla (Nadia Nazar) birlikte iklim kriziyle mücadele etmek için harekete geçti. ‘Çevrenize bakın: Olayları karmaşıklaştırmak, bilinmeyen güçlere atfetmek, gizemli hale getirmek, sinik esprilere boğmak, doğanın intikamından veya insan türünün virüs olduğundan bahsedip failden arındırmak, kendi mesleki, akademik veya siyasi kariyeri ya da doyumsuzluğu için lafı dolandırmak her yanı kaplamış durumda. Bu tavırlar sadece bir kafa karışıklığının, ne yapacağını bilmemenin eseri değil. Aynı zamanda, harekete geçememekle ilgili. Hiçbir şeyi değiştirmek istemeyenlerin kaygısını gözünü başka tarafa çevirerek bastırma telaşının sonucu. İklim kriziyle mücadele eninde sonunda başarıya ulaşacak ve bu sonuç sinik muhaliflerin veya her şeyde bir umut arayan safdillerin değil, gerçek aktivistlerin eseri olacak.’

Uluslararası  arena da neler oluyor?

Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, küresel olarak dünya seragazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2010 seviyelerine göre yaklaşık %40-50 oranında azaltmalı, bu da 1990 seviyelerine göre %20-35’lik bir azaltım demek oluyor.

Bu hedef, küresel ısınmayı 1.5 derecede sınırlamak ve iklim değişikliğinin en kötü etkilerini önlemek için tasarlandı. Fazla esneklik yok. Küresel sıcaklıklar zaten ortalama olarak 1 dereceden fazla arttı ve ülkelerin mevcut çabaları 2 derece daha ısınmadan kaçınmak için muhtemelen başarısız olacak.

Bilim insanları, AB’nin 2050 net sıfır emisyon hedefine, 2030’a kadar 1990 seviyelerine göre en az %55’lik bir azaltım sağlamadığı takdirde ulaşamayacağını söylüyor.

Avrupa’nın, gelişmekte olan diğer bölgelere göre daha sert kesintiler yapması bekleniyor. Ancak AB gibi gelişmiş bir ekonomi için emisyonları azaltmanın “adil” miktarını hesaplamak zor.

IPCC raporlarının baş yazarı olan Imperial College London’dan iklim bilimci Joeri Rogelj, “Bu bilimsel bir soru değil” dedi.

Paris Anlaşmasını ne durumda?

Paris Anlaşması’nın 197 imzacısından yalnızca 11’i 2015 taahhütlerini güncelledi. Dünya çapında tüm ülkelerin şu anki vaatleri ısınmayı 3 derece ile sınırlayacak.

Birleşmiş Milletler’in bir sonraki küresel iklim toplantısının gelecek yıla ertelenmesi ve mevcut ABD yönetiminin iklim liderliği eksikliğiyle birlikte gözlemciler, Avrupa’nın diğer ülkeleri de teşvik edeceğini umuyorlar.

Avrupa Parlamentosu’nun Çevre Komitesindeki parlamenterler 10.09.2020 tarihinde, Avrupa Birliği’nin (AB) seragazı emisyonlarını 2030 itibarıyla, 1990 seviyelerine göre % 60 oranında azaltılması için yasal olarak bağlayıcı bir hedef lehinde oy kullandı. 2050 yılına kadar AB ekonomisini “iklim nötr” olmaya yönlendirecek ve 2030 emisyon azaltım hedefini yüksetmesi bekleniyor.

KÜRESEL İKLİM GREVLERİ NİN ETKİSİ

Tam bu sırada 6.Küresel İklim Grevi, hepimizi umutlandırdı.. 25 Eylül’de tüm Dünya da gençler ‘İklim Adaleti Sosyal Adalettir’ diye buluştu. Sıfır Gelecek ve Firaydays for Future Türkiye nin talepleri net: 0 Karbon. Artık karbon üreten bir ekonomi, dünya ve sistem istemiyorlar. Talepler hem sokaklarda hem dijital platformlarda geniş katılımla dillendirildi. Daha adil bir Dünya için Daha eşitlikçi bir Dünya için.

Krizden Çıkışı İçin Eski Normale Dönmemeli.