HUBEL’İN OKLARI…

Ozan diyor ki;

“Bu dünyada kıymetimi bilmedin,/ Ben öldükten sonramı bileceksin./ Öldüm ha öleceğim gelmedin,/ Ben öldükten sonramı geleceksin./ Saymadım kaç yıl geçti aradan,/ Kömür gözlüm sen gideli buradan./ Emanetin ister benden yaradan,/ Ben öldükten sonramı geleceksin.

Öteledik, öteledik, öteledik…

Güneşli günleri severim. Aydınlık ruhumu okşar. Şimdi her şey karanlık, her şey yorgunluk hayatımda. Tanrım güneş yok, yağmur da yok. Yağmur yağsa bereketten sayar teselli bulurduk. Tanrım her yer hüzün, her yer karanlık.

Ya çok şanslı olacaksın Rüstem paşa gibi ya da Hubel’in oklarından çekmelisin bu dünyada…

Rüstem Paşa:

Rüstem Paşa Hırvat kökenli, Osmanlı döneminin en büyük rüşvet alan paşası. Kanuni Sultan Süleyman’ın damadı, Mihrimah Sultanın eşidir.

Padişah Kanuni Sultan Süleyman, biricik kızı Mihrimah Sultanı Rüstem Paşa ile evlendirmek isteyince, paşanın aleyhtarları hemen bu evliliği önlemek için faaliyete geçerler. Rüstem Paşayı gözden düşürmek için birçok kusurlarını sayarlar. Hatta Cüzzam olduğunu öne sürerler. O zamanlar Cüzzam, çok korkunç ve çaresi olmayan bir hastalık.

Padişah; işi hekim başına havale eder. Hekim başı, kimde bit olursa onun cüzamlı olmayacağını tıbbi bir esas olarak ortaya atar. Ve paşayı muayeneye sevk eder.

Meşhur bit, işte bu muayene sırasında paşanın gömleğinde görülür. Ve Rüstem Paşanın cüzzam olmadığı uğurlu bir bit sayesinde anlaşılır.

Evet; bu bir şanstır

Acaba diyorum; Hubel’in oklarından mı çeksek…

Cahiliye, İslam’dan önce ki Arap devrinin adıdır. Cahiliye Arapları, evleneceği zaman, yolculuğa çıkacağı zaman, ticarete atılacağı, önemli bir iş yapacağı zaman sonucun hayırlı olması için, Kureyş’in en büyük putu Hubel’in bekçisinin elindeki torbadan “Elzem” denilen toplam 7(yedi) adet olan fal oklarından çekerlermiş. Okların üzerindeki yazıya göre hareket ederlermiş. Ok üzerinde “Rabbim bana emretti” veya

“Beni men etti” gibi ibareler bulunurmuş. Yaşam tamamen bu oklardaki ibarelere göre şekillenirmiş. Hubel’in okları tüm yaşamınızın yönünü belirlermiş…

Çağımız ne Rüstem Paşanın şansına; nede Hubel’in oklarına uygun. Çağımız aydın düşüncenin, mantığın, reel düşüncenin çağı. Ve böyle olmalı.

Sokrates diyor ki;

“En önemli şey yaşamak değil, iyi ve doğru yaşamaktır.”

Evet;

Ötelemeden; yaşanması gerekenini zamanı içinde yaşamak… Yaşanmayanlar; yaşamınızda zamansız bir ortamda karşınıza çıkmamalı. Yaşamınızın süsleyenleri; zamanı içinde sizinle bütünleşerek yaşanmalı. Resmi bütünüyle görerek yaşamalı…

Robin Sharma diyor ki;

“En büyük insanlar en büyük kütüphanelere sahip olanlar arasından çıkar.”

Başucunuzda daima bir kitap olsun. Resmi bütünüyle görerek yaşamak, öz güvenli, sevgi, saygı, aydın ve özgür bir yaşam; ötelemeden hayatı zamanı içinde yaşamak için…

Yaşamdan zevk almanız dileğimle…

Hoşça kalın.

Eftal YILDIZ

24 Mayıs 2016