Tayyip Bey...
Mitinglerinizde konuşurken ses tonunuzun ve yüz ifadenizin farkında mısınız?
Değilsiniz tabi.
Olsaydınız, eminim bir silkelenir ve kendinize gelirdiniz.
Basında çıkan fotoğraflarınıza dikkatli bakın...
Nasıl bir ifadedir o öyle?
Kin, nefret ve öfke dolu.
Sesiniz de keza...
Kaba ve fazla bağırmaktan çatlamış.
İnanın bir korku filmi kahramanı gibisiniz.
3.5 yaşındaki torununuz, ''Dik dur eğilme... Bu millet seninle'' diye uyandırıyor demek sizi?
Eğer doğru ise bu söylediğiniz, ____ ''Eğer doğru ise'' diyorum. Çünkü, doğruyu söylemediğinize o kadar çok şahit oldu ki kulaklarımız ________
sizi izliyor demek ki torununuz.
Yazık!...
Örnek almasa bari!
.........................................................................................................................................................................................................
Benim merak ettiğim birşey var Tayyip Bey.
Aniden, telaşla düzenlediğiniz mitinglerde yaptığınız konuşmalarda birşey çok dikkatimi çekiyor;
Avrupa Birliği'ne kızıyorsunuz...
Avrupa Parlamentosu'na kızıyorsunuz...
Avrupa ülkelerine kızıyorsunuz...
Orta-Doğu ülkelerine kızıyorsunuz...
İç-dış demeden medyaya kızıyorsunuz...
En çok da 'biz'e kızıyorsunuz.
Ama ABD'ye hiç kızmıyorsunuz.
Kızmadığınız, kavga etmediğiniz kişi, kurum, kuruluş kalmamışken, sizi belki yirmi kez uyaran ABD'ye neden hiç kızmıyorsunuz siz?
Ben söyleyeyim;
Çünkü, siz tüm o kabadayı tavırlarınıza, esip-gürlemelerinize, bağırıp-çağırmalarınıza rağmen ABD'den çok korkuyorsunuz!
Sizi Başbakanlık koltuğuna oturtan ABD'nin, ipinizi çekmesinden korkuyorsunuz.
Biliyorsunuz ki, ABD, sizi o koltuğa oturttuğu gibi indirebilir de!
....................................................................................................................................................................................................
Bu sözlerimi çok iddialı bulanlar ve sizin nasıl Başbakan olduğunuzu unutanlar için geçmişe gitmekte yarar var.
Hatta soracağım şu soruları doğru yanıtlamanız bile yeterli ABD ile olan göbek bağınızın açıklanabilmesi için;
1. Siz milletvekili bile seçilemezken, sadece AKP Genel Başkanı iken, Beyaz Saray'da Bush tarafından resmi olarak ağırlandınız mı ağırlanmadınız mı?
2. Rüyanızda görseniz inanamayacağınız bu ziyarete kim ya da kimler aracı oldu?
3. O buluşmada birbirinize ne sözler verdiniz?
4. Bu sözler verilirken, Saddam'ın adı kaç kez geçti?
5. Bu görüşmeden sonra, ABD'nin Güney-doğu illerimizde araziler kiralaması ve ABD savaş gemilerinin İskenderun'a gelmesi tesadüf müydü?
6. ABD, bu cüreti nerden, kimden almıştı?
7. ABD ile işi bağlayıp, Meclis'i gözardı ettiğinizi hatırlıyor musunuz?
8. 1 Mart teskeresi Meclis'ten geçmeyince, ABD'ye, ''Başbakan olmadan etkim olmuyor'' dediniz mi demediniz mi?
9. Bunun üzerine ABD, Deniz Baykal'ı, yasağınızın kalkması konusunda ikna etti mi etmedi mi?
10. Baykal'ın yardımı ile, size Başbakanlık yolu açıldı mı açılmadı mı?
11. Hedeflerinden biri, Türkiye'yi bölmek ve Kürdistan'ı kurmak olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin (BOP) Eşbaşkanı oldunuz mu olmadınız mı?
.........................................................................................................................................................................................................................
Evet...
Bu soruların cevabı belli Tayyip Bey.
Sizin o çok sevdiğiniz sözcüklerle, 'biz'de 'onlar' da biliyor bu cevapları aslında.
İşte 'biz' bunun için sizin gibi bir başbakan istemiyoruz.
Ama 'onlar', ya farkında olmadıkları için ya da işlerine öyle geldiği için hala sizin arkanızdaymış gibi görünüyorlar.
İyi de...
Nereye kadar?
.........................................................................................................................................................................................................
O koltuğa nasıl otur(tul)duğunuz bu kadar ortadayken, bu akıl almaz kibirinizin nedeni ne peki?
Kibir demişken...
Bakın ne diyor dünyanın bir numaralı gangsteri Al Capone;
''Kibirim, en sevdiğim günahımdır benim.''
Devam edin siz...
Günahlarınıza günah katmaya!