Hacı Bektaş Veli 50. kez anılıyor!

Kimine göre o güvercin donunda Horasan’dan uçup gelmiş ve bugün adı Hacıbektaş olan Sulucakarahöyük’e konmuştur. Kimine göre o dünle bugünü birleştiren, duvarı yürüten, asasını vurduğu yerden su fışkırtan ermiş bir kişidir... 1209’da doğduğu, 1270’de Hak’ka yürüdüğü söylense de doğumu ve ölümüyle ilgili farklı tarihler de verilir… Resmi tarih onu çok uzun süre yalnızca Türk kimliği ile öne çıkardı, Ahmet Yesevi ile ilişkilendirerek onu yalnızca “Sünni bir düşünür” gibi sundu. Resmi tarih onun Aleviliğini özellikle sakladı, onu Sünni gibi göstermede sıkıntıya düştüğünde onu en fazla “Bektaşi Tarikatı kurucusu” gibi sunmayı tercih etti. Tıpkı bugün Yunus Emre’yi, Nasrettin Hoca’yı, Dadaloğlu’nu, Köroğlu’nu ve benzerlerini Sünni gibi göstermeye çalışmaları gibi iktidarı elinde tutan güçler bu yıl 50. kez anılacak olan Hacı Bektaş Veli’yi hep başka başka sundular. Onun öğretisinin sembolü olan Hacı Bektaş Veli Dergahı’na da hep müdahale ettiler; 1501’de Balım Sultan’la,1552’de Sersem Ali Baba’yla, 1826’da Nakşi Şeyhini dergahın başına atayarak, 1834’de dergahın tam ortasına cami yaparak, 1924’de ise tümüyle kapatarak. Ve bu müdahaleler her seferinde evrakların, kitapların, eşyaların da yağmalanması ve bir kısmının yakılması, bir kısmının da haraç mezat satılmasıyla sonuçlandı…

Hem Osmanlı, hem de Cumhuriyet döneminde yapılan bu müdahaleler 1964’de Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı bir “müze” olarak açılmasından sonra da devam etti. Ancak kentle tanışan Alevilerin örgütlenmeye başlamalarıyla Hacı Bektaş Veli “Alevi kimliği” ile yeniden buluştu. Bu kimliğin “yeniden bulunmasıyla” birlikte yüz binlerce insan dergahı ziyaret etmek için Hacıbektaş’a akın etmeye başladı… Sayı arttıkça, Hacı Bektaş Veli anma etkinlikleri Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, bakanların, siyasi partilerin “uğrak yeri” ve “nutuk meydanı” da olmaya başladı. Recep Tayyip Erdoğan hariç, son 20-25 yılın başbakanları, cumhurbaşkanları, siyasi parti genel başkanları Hacıbektaş’ı ziyarete etmeye, anma törenlerinde konuşma yapmaya başladılar… Onlar resmi açılış törenlerinde konuştukça, garip bir biçimde Alevi örgütlerinin temsilcileri konuşturulmamaya, açılış törenlerindeki katılımın sayısı da yüz binlerden bir-kaç bin kişiye doğru düşmeye başladı…

* * *

Resmi açılış töreni 16 Ağustos Cuma günü yapılacak olsa da, Hacı Bektaş Veli Anma Törenleri’nin ellincisi yarın sabah çeşitli toplantılarla başlıyor. Akşam ise Cumhuriyet Meydanı’nda sanatçılar halkla buluşacak, deyişler söylenecek, semahlar dönülecek… 18 Ağustos’a kadar sürecek anma etkinliklerinde 5 bin kişilik Hacıbektaş İlçesi’nin nüfusu en az onbeşe yirmiye katlanacak. Hacıbektaş’ın dört bir yanında Cemler bağlanacak… Kurbanlar kesilecek, lokmalar dağıtılacak. Onbinlerce insan dergaha “yüz sürecek”, delikli taştan geçerek “günahı olup olmadığını” test edecek… Çünkü itirazı, çekincesi, “şerhi” olanlar olsa bile bütün Aleviler ve Bektaşiler için Hacı Bektaş Veli bir “serçeşme” yani yolun menbaı, ana kaynağı, bütün evliyaların da başı olarak kabul edilir… Yani işin özü şudur: Bir Sünni için Mekke, bir Hristiyan için Vatikan, bir Yahudi için Kudüs ne ise bir Alevi için Hacıbektaş İlçesi’ de odur!

Böylesine önemli bir ilçe, bırakınız daha önceki yüzlerce yılı, anma törenlerinin bu yıl yapılacak 50. yılında bile, alt yapısıyla, fiziki donanımıyla son derece yetersiz bir görüntü sergiliyor. Kültür Bakanlığı’nın sembolik katkıları, ilçeyi hak ettiği yerden oldukça uzakta olmasını da beraberinde getiriyor. Devlet dün de, bugün de Alevilerden de topladığı vergileri Hacıbektaş’a aktarmayı, böylece Hacıbektaş’ı hak ettiği bir “inanç turizm merkezi”ne dönüştürmeyi aklının ucundan geçirmediği gibi, Alevilerle hiçbir ilgisi olmayan Diyanet’e aktarmaya ve böylece fiili olarak ayrımcılık ve bölücülük yapmaya devam ediyorlar… Üstelik bu da onlara yetmiyor. Çünkü, hükümet adına Hacıbektaş’a gelen bakanlar “Alevilerle Sünnilerin ne kadar kardeş olduğunu, ayrımızın gayrımızın olmadığını” anlatmaktan geri durmuyorlar!

İlgilenenler için not: BAĞIMSIZ Dergisi’nin bu haftaki sayısında genişçe bir Hacı Bektaş Veli “dosyası” var.