Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe 1996 yılının 8 Ocak günü Ümraniye Ceza evinde öldürülen Rıza Boydaş ve Orhan Özen’in cenazelerinde yaşanan izdihamı izlemek üzere polisin kimseyi sınırları içine sokmadığı Alibeyköy’e girdiğinde 1050 kişi ile birlikte gözaltına alınmıştı Eyüp Spor Salonunda “Gazeteciyim ben” diye haykırmasına rağmen “özel muamele” görmüş polisler tarafından dövülerek öldürüldüğünde çok gençti.
Medya denilen dev’e kafa tutan, küçük ama yürekli bir dergide başlamıştı gazeteciliğe.
Gerçek dergisinde çalışmaya başladığı andan itibaren, omuzundan hiç eksik etmediği fotoğraf makinesi ve bulduğu her belgeyi tuttuğu tüm notları içine tıkıştırdığı yıpranmış çantasıyla nerede bir kitle gösterisi, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı isteyen kamu emekçilerinin, işçilerin, öğrencilerin, cumartesi annelerinin sistemle derdi olan herkesin yanı başındaydı Metin Göktepe.
Meslekteki dördüncü yılında öldürüldüğünde Evrensel Gazetesinin kırmızı logosu O gün ilk kez siyah çıkmıştı. “Metin Katledildi Susmayacağız”
“Gözaltına Alınmamıştır” Belgesi düzenleyerek sandalyeden düştü, duvardan düştü diyerek kurtulacaklarından ve cinayetin aydınlara, gazetecilere gözdağı olacağından kendilerince emindiler, ama öyle olmadı Metin Göktepe’nin annesi Fadime Göktepe’nin çığlığı ve binlerce insanın sorgulayan hesap soran gür sesiyle yalan perdesi yırtıldı. Bu ses emeğin örgütlü güçlerinin sesiydi.
Basına yönelik saldırılara halkın haber alma özgürlüğüne, faili meçhul cinayetlere adaletsiz yargı sistemine karşı verdikleri mücadelede, izledikleri her eylemde kafalarına cop yiyen muhabirlerin, kameramanların, yalan yazmayı kabul etmeyen ve kalemini satmayan namuslu gazetecilerin, aydınların sesiydi.
Siyasi iktidar ileri demokrasi ve özgür basın söylemini diline dolamış. Yandaş medyanın çoğalıp gericiliğin hortladığı bu devriâlemde her devrin adamı yandaşı olmak yerine, her devirde adam olan, dik duran, onurlu, ilkeli gazeteciler günümüzde zor koşularda çalışmaktadırlar.
Gazeteci olmak gerçeği arayanların en önünde olmak demektir.
Metin Göktepe elinde fotoğraf makinesi mermi sürer gibi film takıyor makinesine hazırlanıyor işkencecilerin fotoğrafını çekmeye…
İstanbul da başlayıp Aydın’a ve sonrası Afyon’a alınan Metin Göktepe davasında dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’dı. Demokrasi diktatörlerle çarpıştı, 48 sanık polisle başlayan davada 6 polis 7 yıl 6 ay mahkûmiyet aldı. Metin Göktepe davası (Mahkûmiyet kararı çıkan ilk gazeteci cinayeti) oldu.
Metin Göktepe Gazeteciyim ben Bu Yürek Susmayacak .
GAZETECİYİM BEN
Yüreğime yazdıklarım
Şimdi kalemimde.
Elimde fotoğraf makinesi
Gazeteciyim ben
Alırlarsa beni sorgusuz,
Götürürlerse yaka paça,
Düşünceleri suç işlemiş.
Kalemi suç işlemiş,
Dergide gazetede.
Bulamazsan beni hiç bir yerde
Karakola, emniyete sor.
Hükümete, devlete sor.
Kaydıma rastlayamazsan
Bulamazsan beni
Bir halka daha eklenmiştir,
Kanlı kayıp halkalarına.
Atmadılarsa bir ormana
Veya bir su kuyusuna
Eyüp Alibeyköy arasında
Karakolun karşısında
Ölüm uykusunda
Metin GÖKTEPE