Eğitim Deyince Sola Bakmalı

AKP ile Gülen Cemaati arasındaki dershane kavgasının asıl nedeninin ‘iktidarın paylaşımı’ndan kaynaklandığı konusunda genel bir mutabakat var. Zira ‘iktidar’ tam da böyle bir şeydir. Başlangıçta paylaşılan iktidar, uzun vadede asla paylaşılmaz! Oysa her iktidar kazanılırken, başlangıçta mutlaka bir koalisyon vardır. İktidar kurumsallaştıkça koalisyon dağılır, dağılmak zorunda kalır. Sonra işin başına bir ekip geçer ama ekip de bir süre sonra dağılmak ya da sürece teslim olmak zorunda kalır.  Ekip de gidince, geriye tek bir adam kalır: Ulaşılmaz, dokunulmaz, her sözü ‘kanun kuvvetinde kararname’ olan bir adam! Çünkü iktidar paylaşılabilecek bir şey asla değildir! Devletin küçülmesini, sonra da sönmesini öngören Karl Marx bu nedenle çok haklıdır. ‘Devlet sönmediği’ sürece, iktidar için savaş da hep olacaktır! Bugün olduğu gibi…

Görünürde dershane konusunda yaşanan bu iktidar kavgasında, iktidarla arasındaki çatlağı arttırmak için Gülen cemaatine destek veren CHP başta olmak üzere, bütün muhalif güçler ciddi bir hata yapıyor. AKP’nin iktidarına son vermek, bir dönemi kapatmak kuşkusuz çok önemlidir. AKP’nin gitmesi için de çeşitli ittifaklar yapılmalı, iktidara giden yolda ara adımlar atılmalıdır. İtirazlar olsa da bunlar mümkündür, hatta bazen zorunludur da…
Ama ittifak hiçbir zaman omurgasızlık anlamına gelmemelidir. Bir siyasi hareket, ittifak adına kendi olmaktan çıktığında sonu hep hüsran olur. Yunanistan’da PASOK’un durumu, Almanya’da bir kez daha Hristiyan Demokratlara koalisyon yapan SPD’nin durumu orta yerde. Bizde ise, 1990’lı yıllarda DYP ile koalisyon yapan SHP’nin akıbeti belli. Sosyal Demokrasi merkeze yaklaştıkça, temel değerlerinden uzaklaştıkça, o ölçüde de inandırıcılığını yitiriyor. Gücü eriyip gidiyor.
Dershaneler, çökmüş ve başarısız bir eğitim sisteminin ürünüdür. Dershanelerin kapatılmasıyla ortaya çıkacak işsiz öğretmen ve çalışanlar için mutlaka önlem almak gerekir. Bunun dışında, dershaneler için söylenecek hiçbir şey yoktur. Gülen Cemaati’ne şirin gözükmek için, dershanelerin ne kadar önemli olduğunu söylemek ve asıl sorunu tartışamamak, üstelik ‘hizmet’ vurgusu yapmak, sosyal demokrasi için bir utanç vesilesidir. Solun, Sosyal Demokrasi’nin özel eğitimi, dershaneyi savunması bile akla ziyan bir konudur!

Kuşkusuz ‘dershane bir sonuçtur, başlangıç değildir’ ama bu, dershaneleri kabul edilebilir kılamaz. Bu konuda CHP, sanki kendi eğitim programından bile habersiz gibi davranıyor. Oysa CHP’nin 2011 ‘seçim bildirgesi’ne de yansıyan eğitim politikası çok açık: “Eğitim; kişi için doğumdan ölümüne kadar emel bir insan hakkı, devlet için ise yerine getirilmesi zorunlu temel bir ödevdir. Bilgi çağının gereklerine uygun, çağdaş, laik, demokratik, yepyeni bir eğitim sistemi kuracağız. Eğitim sistemimizde ve yurtlarda tarikat baskısına ve kuşatmasına son vereceğiz. Özel dershane sistemine son vereceğiz ve ÖSS’yi kaldıracağız. Eğitimin her alanında eşitsizlikleri ve dengesizlikleri kaldıracağız. Herkese, her yaşta, yeterli, nitelikli ve erişilebilir öğrenim olanakları hazırlayacağız.”

Kendine güvenmek yerine, rakibinin kendi arasındaki kavgalarına güvenirsen, ‘dershane sistemine son vereceğiz’ tezinden Cemaat’in ‘Hizmet’ini savunmaya kadar savrulabilirsin. Bu savrulmayı engellemenin yolu; sağa bakmaktan vazgeçip, solun ne söylediğine bakmaktan geçer. Çünkü devrimcilerin eğitim konusunda kafaları çok açık (abartı gibi gelebilir ama bu teze, inanın CHP’nin eğitim programı da dahil):
TKP bu konuda diyor ki; “Eğitimde tam bir eşitlikten yanayız! Bütün yurttaşlar, eşit eğitim ve öğrenim görmelidir. Eğitim ve öğrenim bütün kademelerinde parasız olmalı ve devlet tarafından sağlanmalıdır. Bunun için vakıf / özel üniversiteler dahil, bütün okullar devletleştirilmelidir. Eğitimde bütün dinselleştirme adımları durdurulmalıdır. Laik ve bilimsel eğitim, bütün kademelerde sağlanmalıdır.”
ÖDP’nin de tavrı çok net: “Tüm dershaneler ve özel okullar kapatılmalıdır. Eğitim sisteminin emekçi halk çocukları için parasız, nitelikli ve erişilebilir hale getirmenin yolu, eğitim sisteminin kamusal eğitim anlayışı çerçevesinde yeniden düzenlenmesinden geçmektedir.”

BDP de bu konuda farklı düşünmüyor: "Cemaat-AKP çatışmasında bizden taraf olmamız isteniyor. Oysa ikisi de paralı eğitimi dayatıyor. Dershane de, özel okul da parayla bilgi satmaktır. Biz ikisine de karşıyız. Devlet okullarında, hatta belediyelere bağlı okullar açılabilmeli; bu okullarda anadilinde, parasız, bilimsel eğitim yapılmalı.”