Yoldaşlık, kardeşliği, ana ve yar sevgisini bağrında taşıyan, çıkarsız ve umarsız bir bütünleşmenin öznesidir. Yoldaşlık, bir olmaktır; birlikte yürüdüğü insanların yükünü omuzlamaktır, hatalarını kendi hatası sayarak onların aşılmasına yardımcı olmaktır.
Bugün, kapitalizmin yarattığı yabancılaşma denen zehrin devrimci ilişkilere sızması önlenemediği için devrim yoldaşlığı artık çıkar yoldaşlığına dönüşme riski altındadır. Bu risk, orta yerde durduğu için devrim yoldaşlığı günü kurtarma yoldaşlığına dönüştüğü için sistem içi solculuk prim yapar hale gelmiş, içten bağlılık ve sadakat yerini gösteriş yoldaşlığına bırakmıştır. Artık bahsettiğimiz çıkarsız, umarsız yol arkadaşlığı prim yapmıyor. Bundan dolayı da düzen kişiliği, tüm kiri ile devrimci hareket saflarına sızma imkânı buluyor ve bu ortamı bozup, sistemin kitleler nezdinde yarattığı yabancılaşma, kişiliksizleştirme ve ahlaksızlaştırma anlayışları devrimci ortamımızı bozarak, tüm iyi niyetli başlangıçları daha tohum halindeyken boğmaktadır.
Bu durumun temel nedenlerinin başında yoldaşlığın yaşamda karşılık bulamaması gelir. Yani devrimciyim diyenin devrimci gibi yaşamamasıdır. Yaşamda içselleştirilmemiş bir anlayış, ütopik olarak zihinlerimizde var olmaya devam etse de toplumsal bir karşılık bulamaz. Devrimcilik bir yaşam biçimi haline getirilebilirse, inandırıcılığı da o kadar kolay olur. Böylesi bir ilişkide birbirini yıpratma ve tüketme olasılığı yerini, birbirini anlamaya, tamamlamaya ve sahiplenmeye bırakacaktır. Gerçekte bu, bir nitelik sıçramasıdır. Bu durumda devrimci ufkumuz netleşecek, teoriden yaşama aktarılan devrimci değerlerin ilişkilere kazandırdığı kalite gönülleri de, gönüllerde yoldaşlara ayrılan yeri de büyütecektir.
Değişim isteyen, önce kendinde başlamalıdır.