CHP'NİN HÜSEYİN AYGÜN KARARI VE SOSYAL DEMOKRASİ

 Daha önce ki yazımda da belirttiğim gibi* Hüseyin Aygün'ün Yüksek Disiplin Kurulu'na (YDK) sevk edilmesinin gereksizliği ve geçersizliğine rağmen Hüseyin Aygün hakkında disiplin veya kınama kararı verilseydi bu durum kuşkusuz CHP'deki YDK'nin gerekliliğini tartışmalı hale getirecekti. Nihayet verilmesi gereken karar verilmiştir. Çünkü Hüseyin Aygün'ün söylediklerinde yanlış olan bir şeyin olmadığı, aksine söylenenlerin doğruluğunu kabul eder bir yaklaşımın kamuoyunda karşılık bulduğu, gerek Genel Merkez gerekse parti YDK'si tarafından görülmüştür. Şahsen seçmen ve üyelerin eleştirilerinin partinin ilgili kurulları tarafından dikkate alındığını düşündüğümden, şimdi de şunu sorma ve talep etme hakkını seçmen olarak kendimde görmekteyim.
Doğruları söyleyen halkın vekilini disipline sevk etme gücünü, cüretini ve yetkisini kendinde bulan ilgili kişilerin buna karşılık disipline sevk edilmesi gerekmiyor mu? Evet,  yanlış okumadınız bizim adımıza hesap soran, Hüseyin Aygün'e aba altından sopa gösterenler hesapsız bırakılmamalıdır. Öncelikle vekili disipline vermeyi gündeme getiren kimlerse onlardan başlanmalıdır. Çünkü siyasi partiler halkın ortak kurumlarıdır. Vekilin görevi de halkın duygularına tercüman olmaktır.
Ortada bir sorun veya bir bölüşüm varsa partinin birinci önceliği halk adına bu bölüşümü ve sorunu adil bir şekilde halkın lehine dağıtmak ve çözmektir. Yani hak arayan belediye işçisini sopalamak değil, onunla birlikte hak arayışında en önde yürümektir. Ortada bir rant varsa bu rantı halkın lehine talep etmektir. Ormanları tahrip etmek değil, mümkünse daha çok yeşil alan ve orman için mücadele etmektir. Anlaşılan Hüseyin Aygün'ü disipline sevk edenler Gezi'den gerekli dersi çıkarmamışlar. O halde o dersi kendini  halkın iradesinden üstün görenlere bir kere daha hatırlatayım: “Bir ağaca, bin serimi veririm.” Nokta!
Vekil dediğin sadece seçmenin değil aynı zamanda taşın, toprağın, suyun, ağacın, kuşun, börtü böceğin anlayacağınız her şeyin vekilliğini üstlenmek zorundadır. Her şey adına söz söyleme yeterliliğine ve cesaretine sahip olmalıdır. Bundandır ki disiplini bir zırh ve bir kalkan olarak görenler derhal partiden uzaklaştırılmalı ve gereği yapılmalıdır.
Bu karardan sonra bence Hüseyin Aygün'ün yapması gereken, ön seçimin olduğu bir yerden milletvekili adayı olarak seçime girmek, Dersimlilerin yapması gereken ise Hüseyin Aygün'ün tekrardan vekil olması için Dersim'de ön seçim isteklerini ısrarla Genel Merkeze bildirmektir. Bu durum karşısında vekiline de ne kadar sahip çıktıklarını göstereceklerdir.
Bu olaydan sonra seçmen veya üye olarak bizim de yapmamız gerekenler şunlardır:
1) Vekilini seçip Ankara'ya göndermek yetinmeyecek, ona sahip çıkacak, onu doğru konuştuğunda alkışlayacak, yanlış konuştuğunda uyaracağız. Ona bir el uzandığında da kol kanat gereceğiz.
2) Ön seçimin parti tüzüğüne alınmasını seçmen ve üye olarak her fırsatta dillendirmeliyiz ki  vekil halk için mücadele etsin. Ön seçimle, paranın pulun, bireysel itibarın bir işe  yaramayacağı görülecektir. Böylelikle  vekil de kendisini bizim üstümüzde göremeyecektir.
3) Disiplin kurulunu ipe sapa gelmez gerekçelerle çalıştıranlar parti tabanı tarafından ifşa  edilmelidir ki bir daha kimse bu tür durumlara yeltenmesin.
4) Seçmen veya üye olarak Genel Merkeze ne kadar güçlü olduğumuzu ve yeri geldiğinde ne kadar destek vereceğimizi anbean hissettirmeliyiz ki Genel Merkezde sesini daha gür çıkararak duruşunu daha netleştirebilsin.
Son söz olarak CHP Genel Merkezinin ve delegesinin şunu da bilmesinde fayda görüyorum, her ne kadar CHP içerisinde farklı çıkar odakları ve koalisyon grupları olsa da mutlaka sol bir vicdanın, sol bir duruşun güçlendirilerek partinin yüzünün halka ve sosyal demokrasiye daha çok dönük olması gerekliliği seçmen tarafından   beklenmekte ve umut edilmektedir. Kamuoyu, seçmen ve üyeler tarafından Hüseyin Aygün'ün disiplin soruşturması hususunda verilen kararın CHP üst yönetimi içerisinde de sol vicdana dönük bir dönüşüm isteğinin olduğu, aslında bu verilen kararında bir nevi Sarıgül ve benzerlerinin gardını kırmak olarak okunduğu da bilinmelidir. Hak ve adalet için daha yürekli olmak gereklidir. Tıpkı CHP genel başkanı İsmet İnönü'nün söylediği gibi. “Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur.” Bundandır ki sol seçmen, vekilinin her zaman  daha cesur olmasını ve sosyal demokrasiye inanmasını beklemektedir.

* http://www.durusgazetesi.com/chpde-vicdan-ve-ahlak-icin-huseyin-aygune-acik-destek-makale,517.html

Hakkı TUNÇ
tunchakki@gmail.com