BEBEK YAŞTAKİ OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARA DİN ve KURAN EĞİTİMİ

MEB tarafından organize edilen 20. Eğitim Şürası otel salon ve lobilerinde yapıldı.  Veli der, Eğitim İş, Eğitim Sen ve pek çok kuruluş Şura’nın toplantı biçimi, şura yönetim anlayışı, hazırlık süreci ve içeriğini  ilk baştan itibaren ciddi olarak eleştirdiler. Davetli bazı kurumlar katılmama kararı aldılar.

Alınan kararlardan biri Türkiye'de gerici ve çağ dışı eğitimin daha da önünü açacak, dinci öğreti düzeyini 3-5 yaşa kadar indiren okul öncesi bebeler için kurân ve dini eğitimin Şura’da karar olarak çıkmış olmasıdır. 

Düşünün, çocuğunuzun gittiği kreşte henüz soyut kavramlara pedagojik olarak hazır olmayan 3-5 yaşındaki yavrularımıza Kur'an ve Din öğretisi verilmesi nasıl olur ?

Bu konuda pek çok kuruluş açıklama yaptı. 

Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği açıklamasında; “Bilimin ve aydınlanmanın peşinde koşanlar olarak; zaten Diyanetin verdiği Milli Eğitim Bakanlığının da desteklediği Kuran kurslarında gelecekleri karartılan okul öncesi çağ çocuklarına, zorunlu eğitimde de din ve ahlak bilgisi adı altında sadece koyu bir karanlığa varabilecek olan eğitimde ısrar edilmesine anlam veremediğimizi ve sonuna kadar karşısında duracağımızı ilan ediyoruz. Okul öncesi eğitime katılımın yüzde ellilerde olduğu ülkemizde, yapılması gereken çocukların oyunlarla, müzikle, sanatla aydınlık bir hayata hazırlanmasıdır. Eğitim hakkından tüm çocukların yararlanması için bir şeyler yapılması gerekirken, sözde Milli Eğitim Şura’sında dini eğitimin dayatılmasını, üstelik de bunun çocukların tüm hayatlarını etkileyecek travmalara yol açabilecek biçimde, henüz soyut düşünemeyen okul öncesi çocuklara uygulanmasını anlamıyor, katılmıyor, bununla mücadele edeceğimizi bildiriyoruz.  Erken yaşta dini eğitim travmalara yol açmakla kalmamakta, çocukların yaratıcılığını yok edip zekâ gelişimlerini engelleyebilmektedir. Çocuklara ve kadınlara düşman, bu eğitim politikalarının tüm toplumun hayatını olumsuz etkileyeceği bilinciyle okul öncesi çocuklara dini eğitim verilmesi yolundan vazgeçilmesini, laik, bilimsel demokratik eğitime yönelik politikalar izlenmesini öneriyoruz. Aydınlanma ışığı sönmeyecek.”diyerek bu eğitimin tehlikelerini dile getirdi.  

Eğitim Sen “19. Milli Eğitim Şurası, eğitim sisteminde biliminin değil, dini eğitimin referans alındığını, şuranın bir eğitim şurası olmaktan çok “dini eğitimi şurası” şeklinde geçtiğini açık bir şekilde gösterdi. Eğitim sistemindeki mevcut merkezi, otoriter ve statükocu yapıyı daha da güçlendiren, eğitimin temel sorunlarına çözüm üretmek yerine yeni sorun alanları yaratacak olan Şura kararlarının Eğitim Sen tarafından onaylanması ve kabul edilmesi mümkün değildir.” açıklamasında bulundu.

Veli Der “MEB, birçok tarikat ve cemaat vakıf ve dernekleriyle imzaladığı protokollerle, eğitimi fiilen baştan sona dinselleştirdi; şimdi de okul öncesi kamusal eğitim yerine, okul öncesi (4-6 yaş) çocuklarımızın, henüz soyut bilgileri algılama çağında olmayan beyinlerini 'cennet, cehennem, melek, şeytan' vb soyut kavramlarla bulandırmaya; birçok psikoloğun tehlikelerine işaret etmesine karşın, psikolojik travmalara yöneltecek uygulamalara imza atmaktan çekinmiyor.“Yapılması gereken şey bellidir: Topyekûn bir mücadele seferberliği!” diyerek ortak mücadele çağrısında bulundu.

Oysa olması gereken Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinde belirtildiği gibi akla, bilime, tekniğe, sanata uygun her vatandaşımızın kolayca erişebileceği çağdaş, laik, parasız, kamusal, karma, nitelikli eğitim olmalıdır.

Eğitimin piyasalaştırılması yanında eğitimin diyanet ile cemaat vakıflarına bırakılması; ayrımcılığı körüklemekte, özgürlükleri yok etmekte, eğitim hakkını kısıtlamakta ve eğitimin siyasallaşmasına neden olmaktadır.  

Dinî eğitim mi, laik eğitim mi ikilemine yanıt bulmak için hangi insan tipinin felsefi açıdan daha doyurucu, daha ikna edici ve daha başarılı olduğunu ve olacağını düşünmek gerekir. Acaba hangi tip insan modeli Türkiye’nin bilim, teknik, sanat, felsefe, siyaset, planlama vb. alanlarda atılıma geçmesine daha çok katkı sağlar? Eğitimin görevi üretken, düşünen, eleştiren, sorgulayan, bilgi ve değer üreten insan yetiştirmek mi; yoksa itaat eden, düşünmeyi ve kuşku duymayı günah sayan, her şeyi kutsallaştıran, insanları mü’min-kâfir, Alevi-Sünni, Hıristiyan-Müslüman vb biçiminde ayıran, dinsel inancını hakikat diyerek herkese dayatan insan yetiştirmek midir?

AKP Hükümetleri deneme – yanılma yoluyla Milli Eğitimde de her şeyi deniyorlar. Bilimden uzak ve hurafa düşüncelerle yaptıkları uygulamlar ülkemizi günden güne diğer ülkeler nezdinde  eğitimde çok gerilere düşürmüştür. Ancak her denemede gerici, akıldan ve bilimden uzak, dini eğitim topluma zorla kabul ettirilmek isteniyor.  

Akıldan, bilimden, teknikten ve estetikten başka eğitimin olamayacağını, parasız, kamusal, nitelikli, laik, karma eğitim hakkına herkesin kolay ulaşabileceği bir Milli Eğitimin olması gerektiğini düşünüyorum.

Şürada alınan bebelere soyut dini ve kuran öğretisi uygulanması  ile gerici, dinci, ayrımcı, meczup, sapık, ruh sağlığı bozuk olanların oranının çok yüksek sayılara ulşacağı bir nesil oluşacağı bilinciyle alınan karardan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğine inanıyorum.

Hepinize sağlıklı okumalar diliyorum sevgili okurlarım.