Anlamak


Babamızı,

Annemizi,

Eşimizi,

Kardeşimizi,

Çocuklarımızı,

Arkadaşlarımızı,

Anlamak ve anlatmak

Çok önemli bir yer tutuyor hayatımızda

Babamızı anlamayız, çocuğumuz bizi anlamaz,

Karıkoca birbirini anlamaz,

Kardeşler birbirini anlamaz,

Arkadaşlar hiç anlamaz birbirlerini,

Sen ak dersin onun kafasında kara vardı.

Sen akım dersin o bokum anlar,

Sormaz kimse kimseye ne demek istedin

Ne yapmaya çalışıyorsun

Hep kendi anlamak istediğimiz şeyi anlarız.

Dargınlıklar küskünlükler hep bundan değil midir?

Kaynana gelini anlamaz.

Oğlunun artık büyüdüğünü bir ailesi olduğunu anlamak istemez.

Gelin kaynanayı anlamaz.

Kocasını kaynanasının 9 ay karnında taşıdığını,

Onun tek canı olduğunu, annesinin gözünde

Küçücük bir çocuk olduğunu anlamak istemez.

Aslında bir anlayabilsek birbirimizi

Her şey ne kadar güzel olacak,

Sağcı solcuyu, solcu sağcıyı anlayabilse,

Alevi Sünni’yi, Sünni Alevi’yi anlayabilse,

Dindar dinsizi, dinsiz dindarı anlayabilse,

Türk Kürdü, Kürt Türkü anlayabilse,

Amerikalı, Afrikalıyı, Afrikalı Amerikalıyı,

Asyalı, Avrupalıyı, Avrupalı Asyalıyı anlayabilse,

Kısacası insan insanı anlayabilse bu dünya nasıl olurdu acaba.

Yani her şey birbirimizi anlamaya bağlı,

Fazla söze ne gerek var Can YÜCEL birkaç satırla

Bu işi öyle güzel anlatmış ki,

“En uzak mesafe ne Afrika’dır

ne Çin, ne Hindistan,

ne seyyareler

ne de yıldızlar geceleri ışıldayan

En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir

Birbirini anlamayan”

Anlayana artık...