Her şeyin Türk tipi olur da neden Yöneticinin olmasın ki…
Evet bugün sizlerle Türkiye’deki egemen kültürün hakim olduğu anlayışın ürünü olan Yönetici olduğumda neler yapacağımı yazmaya karar verdim.
Ah bir yönetici olsam, Genel Başkan olsam, Genel Müdür olsam, Başbakan olsam…
İster sendika olsun, ister dernek olsun, ister siyasi parti olsun, ister vakıf olsun, ister oda olsun, ister belediye başkanı olsun, ister devlet dairesi olsun, ister özel sektör olsun hiç fark etmez… Yani bir baş olsaydım keşke…
Neler yapardım neler…
Öncelikle, adı üzerinde en baştaysam eğer herkese tepeden bakardım. Yaşamımı herkese ve her şeye üstten bakmak üzerine kurardım. Aman yarabbim, kendimi aniden bu düzeyde görmeye başladım bile ! :) Ancak çok alçak gönüllü biriymişim hissini de vermem gerekir diye, yapmacık sahte gülüşler, tevazular ve söylemler içerisinde bulunurdum.
Bir özelliğimi daha buldum. Çok önemli bir özelliğim daha olmalı… Kayırmacılık yapmalıyım. Benim için iyiler, kötüler, iyi dernekler, iyi şubeler, iyi partiler olduğu gibi kötüler de olmalı ve ayrımcılık yaparak bunları ben yaratmalıyım. Sevmediğim bir şube, birim veya müdürlük varsa onların ümüğünü sıkmalıyım. Kayırmacılık ve ayrımcılık benim karakterimde olmalı. Nasılım ama ! Yaşasın ben demeliyim her zaman ! Ben kayırma ve ayrımcılık yapıyorsam, benle beraber olan herkes de benim tarafımda olacak şekilde kayırma ve ayrımcılık yapmalıdır. Yapmayan benden olamaz ve cezasını çekmelidir. Ancak, “ben hiç ayrımcılık ve kayırmacılık yapmıyorum” görünmeliyim. Bunun için hep başkalarının ayrımcı ve kayırmacı olduğunu söylemeliyim. Yani asla ayrımcılık yapmadığımı hatta ayrımcılığın ne kadar kötü bir şey olduğunu söylemeliyim her zaman ve her yerde. Çok iyi bir iş yaptığımı ve hiç ayrım yapmadığımı herkes bilmeli.
Aaa; bunada inanıyorum muyun ne ! :)
Ne eylersem yaman eylemeliyim. Çalışkan ve üretenleri görmezden gelirim. Asla taktir etmem çünkü kendilerini bir şey sanabilirler. Hatta onları herkesin içerisinde eleştiririm. Ancak onların gönlünü almak için, kin ve nefretini regüle edebilmek için arada sırada yalnız kaldığımızda onu överim.
Sakın beni eleştirmeye kalkmayın. Bilginiz beceriniz nedir ki beni eleştiriyorsunuz. Benim bulunmaz Bursa kumaşı olduğumu herkes biliyorken, sen kim oluyorsun da eleştirmeye yelteniyorsun. Benden farklı düşünmeniz bile kabul edilemez.
Kim ne yaparsa yapsın sonuçta başarı benim başarısızlık sizindir. Tezmi yazdınız, iyi bir şeyse benim sayemde kötü ise senindir. Yarışmaya mı girildi, başarılı olunca benim, yenildiysek elemanlarındır. Ekonomik kararlar mı aldık başarılı ise benim başarısız ise diğerlerinindir. Başarısızlık için en güzeli; senin dışındaki kişileri, dernekleri, kurumları, partileri ya da devletleri dış düşman olarak gösteririm hep. Çok yararlı bir yöntemdir.
Önemli bir şey daha; hep dedikodu yaymalıyım. Bu sayede hem bilgi alırım hem istemediğim kişileri küçük düşürürüm, onları değersizleştiririm. Hem de dedikodu yaptıklarım benim bir parçam olmaya başlarlar. Benim karakterimde dedikodu yapmak kesin olmalı. Ne güzel şeydir olacakları hayal ederek uydurup uydurup anlatmak. Hatta yalan söylemenin dayanılmaz cazibesine kim kapılmaz ki !
Erk benim elimdeyse, mühür bendeyse Süleyman benim. Siz kim oluyorsunuz? Siz diğer müdürler, yöneticiler, şube başkanları, er ve eratlar ve bilcümle benim alt kademem; hatta benimle eşit kademedekiler size sesleniyorum. Bana bağlı ve bana itaat etmelisiniz aksi halde vay halinize. Ya istifa eder giderseniz ya da sizi yok sayarım. Hatta manüple eder, iftiralar yaratır ve sizi sağa sola şikayet ederim. Şöyle bir bakın bakalım etrafımdaki yandaşlarıma, kim bunlar ? Nasıl itibar sahibi oldular ? Benim sayemde oldular. Adam ettiğim eşek ne kadar çok değil mi: Eşim, kardeşim, sevgilim, diğer sevgilim, oğlum, kızım, damadım, akrabalarım, arkadaşlarım, öğrencim, öğretmenim, eski yöneticim, sınıf arkadaşım, kumar arkadaşım, içki arkadaşım, dostum, yardakçılarım… Bak bunların hepsi bir yerde makam, mevki, para ve itibar sahibi oldular sayemde. Bana yakın durursan el üstünde olursun. Diğer durumu sen kendin düşün. Bak kardeşim; hep birlikte Bremen mızıkacıları gibi benim için çalarsanız çalarsınız, çalmazsanız oyun dışı kalırsınız. Biz böyle gördük, böyle öğrendik, böyle biliyoruz. Her ne kadar örnek aldıklarım şimdi kendi rezilliği içerisinde kıvranıp duruyor ve toplumda hiçbir değerleri yok olsa bile, böyle yönetici olmak çok güzel be kardeşim. Kararını sen vereceksin, karar vermede özgürsün. Ne kadar özgürlük dağıttığımı görüyorsun işte: Ya adam ettiğim eşek olacaksın, ya da eşek. Tercih senin.
Yöneticiysem her şey benden sorulmalı değil mi aziz kardeşim! Otoriteme helal getirmem. Hangi çılgın buna teşebbüs ederse vay haline. Koltuğu kaptım madem şu kısa ömrümüzde 20-30 yıl kalalım bu koltukta. Kalıyorum da ne yapıyorum ki zaten, kaynaklara ve insana hükmetmekten başka… Madem öyle, her yerdeki sen benim adamım olmalısın ve bana methiye düzmelisin. Aksi durumda ya o müdürlüğü, şubeyi, derneği, bölüğü, okulu kapatmalıyım ya da oradakileri görevden almalıyım. Bunları yapmak için her yol mubahtır.
Adalet duygum çok gelişmiştir. Kim benim için taş üstüne taş koyuyorsa ona karşı adilimdir. O kişi benim için çok muhteremdir. Kim benim aleyhimde bir kelime söylüyor ise, kim benim emrimi anlayamıyor ise onların kafasını ezmek konusunda da çok adilimdir. Buna rağmen utanmadan hiç adaletli olmadığımı söyleyenler var ya, işte onlar katmerli yalan söyleyenlerdir ve gereğini acımasızca yapacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Birde şu yasal haklarım var diyenler var ya; onlara illet oluyorum. Ne yasal hakkı yav. Ben ne dersem o yasaldır. Mevzuat nedir ki, kanun nedir ki, tüzük nedir ki, yönerge nedir ki, gelenek görenek nedir ki ? Bunlar değişkendir. Ne zaman ve nasıl olacağına da ben karar veririm. Gerisi boş laftır.
Yasal haklarım var diyenler var ya; bunlar ne biçim insandır anlamadım. Boykot derler, konuşurlar, haklarını isterler, evrak talep ederler, daha neler neler. Toplantılarda beni eleştirirler utanmadan. Siz kim oluyorsunuz da beni eleştirirsiniz. Toplantı başkanı hemen müdahale etmeli ve ezmelidir. İbreti alem içindir bu. Bunlara eşek desem anlamazlar. Küfür etsem anlamazlar. Çek git desem anlamazlar. Ne diyeyim peki. Buraların benim olduğunu bilmiyormuş gibiler. Aziz kardeşim, ya sev ya da git, ne diyeyim başka daha sana. Bak insanca bir kez daha söylüyorum.
Birde bana yönetmeyi bilmediğimi söylüyorlarmış. Daha nasıl yöneteyim. Başınıza silah mı dayayayım. Koordine edemediğimi söylüyorlarmış, vay terbiyesizler. Siz koordine olamıyorsanız ben ne yapabilirim ? Üstelik bu kadar başarımı kıskanıyorlar. Her şey benim. Saz bende, söz bende, şiir bende, kitap bende, aşk bende, itibar bende yani her şey bende. Ben varsam siz varsınız, ben yoksam sizin bir kıymeti harbiyeniz olur mu hiç! Tüm başarılar benim sayemdedir. Başarısızlıklar ise, şu adam edemediklerim var ya, işte onların yüzünden.
Sık sık karar değiştirmeliyim ki; sizler şaşkına dönesiniz. Ne yapacağınızı bilemeyerek sonunda bana muhtaç olduğunuzu hep hissedersiniz. İşte yöneticiliğin en önemli taktiğidir bu. Siz siz olun altında çalışanlarınıza bunu ihmal etmeyin. Kimseye de güvenmem. Her yaptığımı ikinci, üçüncü kişinin gizlice izleyip bana haber vermesini çok iyi beceririm. Telefon açarım yada yemeğe davet ederim ve herkesten bilgi alırım, böylece onları muhbir olarak kullanırım. Muhbirlik sistemi olmadan yöneticilik olmaz. Zaten etrafımdakiler bunu hissediyorlar sanırım ki hepsi muhbir olmuşlar ve ha bire bana gammazladıkları oluyor. Geçmişte illegal veya legal örgütlerde yer almış ve bunların düşük karakterli olan bazıları, hayatları boyunca muhbirlik yaptıkları için bunlarla iş yapmak çok kolay olur. Bunlar yani muhbirler çok değerlidir benim için.
Bak burası çok önemli: Muhbirlerden istediğim derecede bilgi alamazsam kafama göre senaryolar oluştururum. Bu senaryoları gerçekmiş gibi yayar ve herkesten laf alırım böylece.
Hülasa; Özgürlük benim için çok önemlidir. Yani hepiniz özgürce ve yaratıcılığınızı kullanarak bana itaat edeceksiniz. Leb demeden leblebiyi anlayacaksınız. Kraldan çok kralcı olacaksınız. Vur deyince öldüreceksiniz.
Evet değerli okurlarım; bugün hayali bir yöneticiyi canlandırmaya çalıştım. Bu tip yönetici için yazdığım özellikler daha devede kulak sayılmaz. Sizler görüşlerinizle bu tip yöneticilerin özelliklerini zenginleştirebilirsiniz. Mobbingden başlayabilirsiniz.
Şunu da söyleyebilirim ki; asla böyle bir yönetici olmadım ve bundan sonrada olmayacağım.
Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere kalın sağlıcakla…
21-03-2022